SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1193 >>

DEVAM: 28. BİR KAFİRİN MÜSLÜMAN BİR MÜCAHİDİ ÖLDÜRDÜKTEN SONRA İSLAM'I.SEÇİP İSTİKAMET ÜZERE BİR HAYAT SÜRMESİ VE SONRA SAVAŞTA ÖLDÜRÜLMESİ

 

حدثنا الحميدي: حدثنا سفيان: حدثنا الزهري قال: أخبرني عنبسة بن سعيد، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو بخيبر بعد ما افتتحوها، فقلت: يا رسول الله، أسهم لي، فقال بعض بني سعيد بن العاص: لا تسهم له يا رسول الله، فقال أبو هريرة: هذا قاتل ابن قوقل، فقال ابن سعيد بن العاص: واعجبا لوبر، تدلى علينا من قدوم ضأن، ينعى علي قتل رجل مسلم، أكرمه الله على يدي، ولم يهني على يديه. قال: فلا أدري أسهم له أم لم يسهم له.

قال سفيان: وحدثنيه السعيدي، عن جده، عن أبي هريرة. قال أبو عبد الله: السعيدي عمرو بن يحيى بن سعيد بن عمرو بن العاص.

 

[-2827-] Ebu Hureyre'nin şöyle dediği nakledilmiştir: Müslümanlar Hayberİ fethettikten sonra oraya ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına vardım ve: "Ey Allah'ın Resulü, bana da ganimetten pay ver!" dedim. Said İbnü'l-As oğullarından birisi ise: "Ey Allah'ın Resulü, ona pay verme!" diyerek araya girdi. Ben: "Vay vay, bu sözü söyleyen İbn Kavkal'in katili değil mi ki!" dedim. Bana: "Bak hele şu çöl sıçanına! Dağ başından gelmiş de beni kınıyor! Hem de benim sayemde Allah'ın kendisine şehadet lutfettiği bir adam yüzünden! Halbuki Allah Teala onun eliyle beni cezalandırıp zelil ve hakir kılmamıştır."

 

(Süfyan İbn Uyeyne veya daha sonraki ravilerden biri) şöyle dedi: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ona pay verip vermediğini bilmiyorum."

 

Tekrar: 4237, 4239

 

 

AÇIKLAMA:     Allah Teala’nın gülmesiyle ilgili olarak İbnü'l-Cevzi şunları söylemiştir: "Selef-i Salihin’in çoğunluğu Cenab-ı Hakk'ın bu tür sıfatlarının tevil edilmemesi ve ne şekilde geldiyse öylece kabul edilmesi gerektiği görüşündedir. Dolayısıyla Allah Teala’nın bu ve benzeri sıfatları konusunda Müslümanların şöyle inanması gerekir: Allah'ın sıfatları kesinlikle yaratılmışların özelliklerine benzemez, bu bakımdan söz konusu özellik ile ne kastedildiğini bilmek mümkün değildir. Öyleyse kulun inancı Allah Teala'yı her türlü noksan ve mahlukata ait özelliklerden tenzıh etmek şeklinde olmalıdır."

 

"Bunlardan biri Allah yolunda cihad etmektedir ve düşmanı tarafından öldürülür" ifadesiyle ilgili olarak İbn Abdilberr şöyle demiştir: "İlim ehline göre bu hadis şu anlama gelir: İlk olarak öldüren kişi o anda kafirdir."

 

İmam Buhari'nin konu başlığını koyarken kastettiği anlam da budur. Fakat bu durum ilk defa öldüren kişinin Müslüman olmasına engel teşkil etmez. Zira Resulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözünde geçen "Sonra Allah Teala öldüren kişiye tevbe nasip eder" ifadesi genel bir anlamda kullanılmıştır (umum). Buna göre bir Müslüman başka bir Müslümanı kasıtlı olarak öldürdükten sonra tevbe eder ve cihada katılarak şehit düşebilir. Dolayısıyla aynı müjde böyle biri için de geçerli olabilir. Fakat "Bir Müslümanı kasıtlı olarak öldüren kişinin tevbesinin kabul olunmayacağı" görüşünde olanlara göre böyle bir açıklama kesinlikle mümkün olmaz. Nisa suresi tefsirinde bu konu inşallah açıklanacaktır. (Kitabü tefsıri'n-Nisa, Bab 16)

 

"Sonra Allah Teala öldüren kişiye tevbe nasip eder (o da Müslüman olup cihada katılır) ve şehadet şerbetini içer:" İbn Abdilberr bu ifadeyle ilgili olarak şöyle bir çıkarımda bulunmuştur: "Hadiste geçen bu ifade Allah yolunda öldürülen herkesin cennete gireceğini göstermektedir."

 

Burada nakledilen ikinci rivayetin başlıkla ilişkisi Eban ibn Said'in şu ifadesinde ortaya çıkmaktadır: "Hem de benim sayemde Allah’ın kendisine şehadet lutfettiği bir adam yüzünden! Halbuki CenabHakk onun eliyle beni cezalandırıp zelil ve hakir kılmamıştır." Zira İbn Kavkal (Nu'man İbn Malik İbn Sa'lebe) - Eban henüz Müslüman değilken yapılan - bir savaşta Eban tarafından şehit edilmiş ve cennetlik olmuştur. Fakat bu savaşta Eban ölmediği için cehenneme gitmekten de kurtulmuştur. Eban'ın zelil ve hakir olmamak ile kasdettiği de kafir olarak ölmekten kurtulmuş olmasıdır. Eban, Hayber'in fethinden önce ve Hudeybiye'den sonra tevbe ederek Müslüman olmuş ve güzel bir hayat yaşamıştır. Eban bu sözü Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) huzurunda söylediği ve herhangi bir müdahale söz konusu olmadığı için takriri bir sünnet olmuştur. Dolayısıyla başlık ile rivayet birbiriyle uyumludur.